19 Aralık 2011 Pazartesi

Yeşilçam’dan bir portre: Yılmaz Şerif

Yılmaz Şerif’le Mar’ın setinde tanıştım. O kadar mütevazi, o kadar dolu dolu bir duruşu var ki sizi etkisi altına alıyor bir süre sonra. 

Çakır gözlü oyuncu Yeşilçam’dan günümüze uzanan, her daim sinemanın içinde olmak istediğini söyleyen bir oyuncu. Kendisini Mar’da izlediğimizde çok mutlu olduk ve onun deyimiyle son yıllarda onunla yapılmış en uzun röportajı gerçekleştirdik! Kendisi gibi mütevazi ve naif bir söyleşi çıktı ortaya.
Sinemaya nasıl başladınız?
1966-68 döneminde doğuda askerlik yaptım, terhis olur olmaz babamdan aldığım 50 lirayla 1968’de Yeşilçam’ın kalbi İstanbul’a adım attım. Belirli mecmuaların Ses, Hayat, Artist gibi dergilerin aktör-aktris yarışmaları oluyordu. Ben bu yarışmalara giremedim tabii. O sırada Yılmaz Atadeniz ağabeyimle tanıştım. Arzu Film için Çakırcalı Mehmet Efe filmini çekiyorlardı. Kartal Tibet, Hülya Darcan, Süleyman Turan, Yılmaz Köksal ve aramızdan ayrılan Danyal Topatan oynuyordu. Bu filmle birlikte İzmir’in dağlarında sinemayla tanıştım.
Sizin başladığınız yıllarda sinema ortamı nasıldı? Oyuncular ve yönetmenler nasıl, hangi ortamlarda buluşuyordu?
Hem ekonomik hem de kadro yönünden çok farklar var. Dolayısıyla yerel ve ulusal televizyonların çokluğu bunda da etken… Yazlık sinemalarla birlikte Yeşilçam da yavaş yavaş yok olurken onun yerini ufak cep sinemaları aldı. Ama o dönemde yapılan her film, bölge bölge işletmeciler vardı, işletmeciler sayesinde tüm halkımızla buluşuyordu. Komedi, avantür, dram filmler ön plandaydı. Dram –avantür köy şehir filmlerinde kostümleri biz temin ediyorduk. Sponsorlar ve televizyonlar yoktu. Pek sinemaya destek olunmadı o yıllarda.
Mar filminde başarılı bir oyuncuk sergiliyorsunuz. Mar filmiyle buluşmanız nasıl oldu?
 Mar filmi benim yıllar sonra ilk sinema filmim oldu. O kadar mutlu oldum ki, ekip içi motivasyon ve genç yönetmen konusunda. Konya Karaman dağlarında tarihi bir doku içinde çektik filmi. Türkiye’nin farklı bir coğrafyasındaki farklı bir hayatı anlatıyor. Yaşlı bir kaçakçının hikayesi bu. Çok keyif aldım oynarken. Büyüdüğüm, doğduğum kentte yıllar sonra Mar filmiyle Adanalılarla karşılaşmak inanılmaz heyecan verdi bana.
Caner Erzincan ilk filmini çeken bir yönetmen.  Deneyimli bir oyuncu olarak ilk filmini çeken bir yönetmenle çalışmak nasıldı?
Caner Selçuk Üniversitesi mezunu.  Genç yeteneklerden birisi o da. Gözlerindeki ışık beni çok mutlu etti. Konuyu anlatırken çok mutlu oldum, konunun tam kendisiydi, içindeydi. Bu Hacı Halil rolü bana tam uygun dedi. Yalnız korktuğum bir konu oldu. Dublaj konusu. Kendi sesimizle oynamamız icap ediyordu, o ambiyansı yakalamamız için. Bir de ata binmek. Yıllar evvel biniyordum. Sete de öyle bir at geldi ki, bir an korktum açıkçası. Hiç kimseye belli etmeden ata yaklaştım ve konuştum onunla. ‘Rol gereği bu lazım, beni ne olur üzerinden atma. Bu kadar arkadaşın önünde beni zor durumda bırakma’ dedim. Gerçekten de o sahne düşündüğüm gibi iyi geçti. Ben çok mutlu oldum Caner’le (Erzincan) çalışmaktan. Bir insan başarıyı ancak işi kuralına göre oynayabilirse yakalayabilir. Ben bu ışığı gördüm. Oyuncu arkadaşlarım da öyleydi. Volga (Sorgu) başlı başına pırlanta, genç bir yetenek. Aklı başında senaryo ve iyi bir ekiple halkın karşısına çıkarsa alamayacağı ödül yok. Filmde oğlumu oynadı benim. Begüm anlatılmaz, onunla konuşmak, aynı masayı paylaşmak lazım. Güray Kip başlı başına aslan bir kardeşim. Mahmut Gökgöz de dünya tatlısı. Yıllardır onu izlerim, bu filmde tanışmak kısmet oldu. Onlarla oynamaktan çok keyif aldım. Çok güzel anılarımız oldu. Bu film için beni seçmeleri çok güzel oldu. Hacı Halil’i güzel canlandırabildiysem ne mutlu bana. Yılar sonra yaptığım en uzun söyleşi de bu oldu. O yüzden sizlere de çok teşekkür ediyorum.
YILMAZ ŞERİF
1946 yılında Adana’da doğdu. 1960' lı yıllarda beyaz perdede hayranlıkla izlediği Orhan Günşiray, Feridun Çölgeçen, Feridun Karakaya, (Cilalı İbo) Muzaffer Tema gibi usta oyuncularla  tanışma fırsatı buldu. 1968’de İstanbul’a geldi.
Sinemaya ilk adımını; kadrosunda Kartal Tibet, Hülya Darcan ve Yılmaz Köksal’ ın yer aldığı yönetmenliğini Yılmaz Atadeniz’ in yaptığı ‘’Çakırcalı Mehmet Efe’’ filmiyle attı. Yeşilçam’ da bulunduğu zaman içerisinde yardımcı oyuncu ve başrol olmak üzere 40 filmde ve o yıllarda revaçta olan fotoromanlarda oynadı. 1988 yılında sinemaya veda ederek Mersin’e yerleşti. Burada ticaretle uğraştı. Emeklilik sonrası çeşitli dizilerde rol aldı. Son dönemde Caner Erzincan’ın yönettiği ‘’Mar’’ filminde rol aldı.

Serdar AKBIYIK
sakbiyik@stargazete.com

Hiç yorum yok: